Narkissos’un kendini gölün aynasında görüp aşık olması, yansımasının içinde boğulup nergis çiçeğine dönüşmesi hoş bir hikayededir fakat gerçek narsistler Narkissos’dan çok daha fazla zarar verirler.
1911 yılında Otto Rank narsizmi tanımlar. 1914’te Sigmund Freud Narsisizmi “Dış dünyadan soyutlanan libidonun (cinsel enerji) egoya (ben) yönlendirilmesi” şeklinde tarif eder.
Toplum içerisinde narsisistik kişilik bozukluğunun görülme oranı %1 Narsisistik kişilik bozukluğu tanısı konulan kişilerin %70 ten fazlası erkektir. Narsist Sınırsız zeka, başarı, güç, güzellik gibi kavramlara takıntılı olabilir, sürekli buna odaklanır, bunların hayalini kurarlar.
Narsisizmin kalıtımsal bir tarafı da var. 175 ikizle yapılan bir testte özellikle tek yumurta ikizlere bakılarak narsisizmin genetik olduğu söyleniyor.
Narsistler yüzeyseldir ve sorumluluk almayı sevmezler. Hiçbir zaman hatalarını kabul etmedikleri gibi bu hataları başkalarının yaptığını düşünürler. En kötü halleri Erich Fromm’un tanımladığı malin-narsistlerdir. Bu hastalar sadece narsist olmakla kalmaz aynı zamanda antisosyal kişilik bozukluğu ve paranoya’dan muzdariptirler. Bu kişiler aynı zamanda sado-mazoist de olabilirler.