Hasan Pulur beyefendiyi tanımam. Babamdan büyük, kıdemli bir gazetecidir. Dünya görüşümüz hiç örtüşmese de ona saygı duymuşumdur. 80 yaşında hala 6 gün yazdığı için. Herkesin döne döne dansöz olduğu bir dönemde ulusalcı fikirlerinden ödün vermediği için.
O yüzden birkaç gün evvel verdiği mülakatı önemsedim.
Daha evvel beni “saksı” ilan etmiş olan bu beyefendi şimdi de Milliyet’te yeni gelen yazarlar için “hava cıva” demiş.
Ne iyi etmiş.
Tam da kimi aile bireyleri ve gazeteci dostlar tarafından fazla “ağır” bulunup “entel dantellik” ile suçlanırken bu sözleri sarf ettiği için müteşekkirim kendisine.
Babamı tanıdığını söylemiş, acaba diyorum, Hasan bey aile meclisiyle bir toplansa ve benim hava mı/cıva mı, entel mi/dantel mi olduğum konusunda fikir teatisinde bulunsa? Böylece ne olduğum ortaya çıkmış olur, topluca rahatlarız.
Bu ülkede yazı yazmak hakikaten enteresanmış. İnsanlar yaftalamaya ne açık.
Hakaret etmeye ne meraklı. Hiç beklemediğiniz kişiler bir anda ne kadar ucuzlayabiliyor!
İyi bir şey yaptığınızda sus pus, hata bulduklarındaysa iştahla saldırıyorlar.
Politik bir yazı mı yazdım, hemen Kürtçü ilan edilip hakarete maruz kalıyorum.
Tarihi bir vakaya mı değindim, ölüm tehditleri ve sülale boyu küfür yiyorum.
Daha geçenlerde Kritovulos ve Dukas tarihini görmezden gelen kimi tarihçiler beni de kullanarak riyakarca ecdat edebiyatı yaptı. İşin ironik tarafı, bunu yapan zat-ı muhterem Avni divanının ne kadar homo-erotik olduğunu bana bizzat gösteren kişiydi.
Tabii, kapalı kapılar ardında konuşmak kolay.
İnsanlara sataşıp köşe doldurmak kolay.
Çok şükür, her hafta görüşlerimi paylaşabileceğim, tutkularımı ve düşüncelerimi dökebileceğim bir yerim var. Ama bu yer sınırlı. Dillendirecek o kadar çok sorun, araştırıp yazacak o kadar çok konu, paylaşacak ne muhteşem kitaplar ve diyarlar varken bu insanlara yer ayırmaya kıyamadığım için burada kesiyorum.
Daha nice havalar boyayacağım pembeye.
Daha nice danteller işleyeceğim sizlere.
Kaynak: Milliyet